-Süreya
sürgünde ve her zaman aşık, buna rağmen aşık-
Bir şair düşünün. Öyle etkili ve güzel
şiirler yazmış ki okunduğunuzda hâlâ bütün duyguları şiirlerinde
hissedebiliyorsunuz. O zor hayatını öyle bir şekilde işlemiş ki şiirlerinde sanki
şiiri siz yaşıyorsunuz. İşte o muhteşem şair: "Cemal Süreya".
Ben bu yazıda size Cemal Süreya'nın hayat
hikayesini uzunca anlatmayacağım. Zaten şair de kendi hayatını şu sözlerle
özetliyor: " 1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında
Dostoyevski'yi okudum. O gün bugündür huzurum yoktur. Biyografim bu
kadar.". Ben bu yazıda size hikâyeler
anlatacağım. Cemal Süreya'nın yaşadıklarını kağıtlara döktüğü şiirlerin
hikâyelerini anlatacağım.
İlk hikâyemiz "Kişne Kirazını ve
Göç,Mevsim" şiirinin bir bölümünden olacak. Cemal Süreya, 1931'de
Erzincan'da ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Kardeşlerinden biri Cemal
daha çocukken öldü. Şeyh Sait isyanından sonra devam eden bir dizi Kürt isyanı,
ailenin sürgün edilmesine sebep olmuştu. Bu sürgün de yük vagonunda uzun bir
yolculuğa çıkmakla başladı. Cemal Süreya, yaşadığı bu olayı şiirinde şöyle
anlattı : "Ben bir yük vagonunda
açtım gözlerimi...". Cemal Süreya , annesini sürgün de kaybetmiştir.
İkinci hikâyemiz "Üvercinka" adlı
şiirindendir. Orta ikide sınıfta tanıştığı ve daha sonra evlendiği Seniha Hanım,
hamileyken Cemal Süreya ile arası bozulmuştur. Bu sırada -aynı iş yerinde
çalıştığı- "Üvercinka" diye isimlendirdiği kadına aşık olur. Şair
Üvercinka'dan çok etkilenmesine rağmen ilişkileri kısa sürmüştür.
Son olarak Türk Edebiyatı'nda çok önemli bir
iz bırakmış olan Cemal Süreya, hayatı boyunca acıyı ve aşkı tatmış. Şiirlerinin
besin kaynağı hayatı olmuştur. Şiir yazmanın; sadece ahenk ve yapının kusursuz
olmasını sağlamak değil, şiire yaşadıklarını da aktarabilmek olduğunu
kanıtlamıştır. Cemal Süreya bunu da başararak neden Türk şiirinin en önemli aşk
şairi olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder