Ana içeriğe atla

Anayasacılığın Tarihi

Günümüzde “anayasa” kavramını hepimiz duymuşuzdur. Televizyonda, gazetede veya sosyal medyadaki herhangi bir gönderide anayasayı görmüşüzdür. Peki, anayasa ne demektir? TDK’ye göre anayasanın anlamı “bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasi.”. Kısaca devletin kendi halkı için belirlediği kurallardır anayasa. Yüzyıllardır devletlerde belli bir kesimin yazdığı ve diğer kesimin uyduğu kurallar vardır. Ancak modern dünyada toplumdaki her bir bireyin (üstlendiği görev, ırk, din vb. özelliklere bakmadan) uyması için yazılan kurallar (anayasa ve bildirgeler gibi) artmıştır ve artmaktadır. Bunun başlıca nedeni tarihteki ilk anayasa kabul edilebilecek olan Magna Carta’dan günümüze kadar süregelen anayasacılık akımıdır. Günümüz modern toplumunu ve devletleri düzene sokan anayasaların oluşmasını sağlayan anayasacılık akımının tarihine bakmaya ne dersiniz?

Anayasacılığın tarihinden önce anayasanın devlet ve toplum üzerindeki etkisi ve önemini bilmemiz gerekmektedir. Anayasacılığın esas amacı devletin yetkileri, icraatları ve faaliyetleri üzerine, politikacıların ve bürokratların kendi otoritelerinin hudutlarını belirleme gücü ve yetkisine sahip olmalarını engellemek amacıyla bir üst sınır koyma – yani devlet düzeninin üstüne bir kendiliğinden doğan düzeni koyma- çabasının yansıması ve ürünüdür.[1] Hukuk açısından anayasacılık ise nasıl belli kanunlar ve kurallar toplumdaki her bir bireyin davranışlarına bir sınır koyuyorsa aynı şekilde devletin, hükümetin ve iktidara sahip kişilerin faaliyetlerini sınırlandırır. Anayasa aslında bir devletteki kanunların en üst olanıdır, “kanunlar için kanun”dur.

Anayasacılığın kuvvetler ayrılığı, hukukun hâkimiyeti, anayasal insan hakları rejimi, federalizm gibi unsurları vardır. Anayasacılığın geleneğine göre hazırlanmış bir anayasada siyasal düzenle ilgili beş amaç vardır. Bu beş amacın hepsi devletin kendi halkının haklarına ve özgürlüklerine saygı duyma ve koruması, devlet iktidarına belli başlı sınırlamalar konulması ve devletin siyasal bir sistem ve düzen içinde ilerlemesini içermektedir. Daha önceden de dediğim gibi buradaki genel amaç devleti ve iktidar sahiplerini kontrol etmek ve halkın özgürlükleri ve haklarını korumaktır.

Anayasacılığın tarihine giriş yapmadan önce bilinmesi gereken önemli bir husus vardır. Anayasacılık ne kadar demokrasi ile beraber anılsa da anayasacılığın geçmişi modern demokrasininkisinden daha eskiye gider ve anayasacılık demokrasinin ima ettiğinden daha geniş bir alanı ilgilendirir.[2]

Anayasacılığın tarihi çok eskidir. Bazı yazarlar, Antik Mısır’da yarı-tanrı firavunun uyması gerektiği kurallarda anayasacılığın ilkel hallerini gözlemlemiştir. Ancak modern anayasacılık açısından bakarsak ilk anayasa olarak da kabul edilen Magna Carta’yı anayasacılığın bir nevi başlangıcı olarak sayabiliriz. Ancak anayasacılığın ilk sistematik felsefi incelemesini Locke ve Montesquieu’nün yazılarında görürüz. Bu filozoflar anayasacılığın önemli bir unsuru olan kuvvetler ayrılığı doktrininin temellerini atmıştır.

Anayasacılığın ilk örneğin Magna Carta olmasının bir nedeni Magna Carta, İngiliz kralı John’un gücünü sınırlamıştır. Yine İngiltere’de gerçekleşen bir olay anayasacılığın gelişimi için önemlidir. Bu önemli belge “The English Bill of Rights” olarak bilinen İngiliz Haklar Bildirgesidir. Bu bildirge sayesinde İngiliz vatandaşlarının hakları ortaya çıkmış ve monarşiye –yani kral ve kraliyet ailesinin- ve parlamentoya bir limit koyulmuştur. Ayrıca İngiliz Haklar Bildirgesi,  Amerikan Haklar Bildirgesine ilham veren temel anayasal belgedir.

Amerikan anayasasına ve Virginia Haklar Beyannamesine gelmeden önce “Aydınlanma Çağı”nı incelememiz gerekmektedir. Çünkü Aydınlanma Çağı’ndaki felsefi fikirler, Amerikan anayasası ve benzeri tüm anayasal belgelerinin temelini oluşturmuştur. Aydınlanma Çağı’nın aydınlarından John Locke ve J.J. Rousseau toplum sözleşmesini geliştirmişlerdir. Rousseau’ya göre insanlardaki özgürlük sadece toplumdaki bireyler yasamada doğrudan yönetime sahip olduğunda olmalıdır. Buna bağlı olarak toplumdaki her bir birey kendilerini yöneten kuralları belirleyebilmeli ve bu temel kuralları seçebilmelidir. Locke’ye göre ise herkesi zorlayan bir doğa yasası vardır. Bu doğa yasası olduğu için de insanın toplumdaki özgürlüğü herhangi bir yasama erkinin egemenliği altında değil, fakat kendi rızasıyla tabi olduğu meşru iktidarın egemenliği altında gerçekleşir.[3] Aydınlanma Çağı’nın önemli iki filozofu da genel olarak iktidarın sınırlandırılması gerektiğini söylemiştir ve bu da anayasacılığın temel amacıdır.

Virginia Haklar Bildirgesi yetersiz görülen hükümete karşı isyan hakkını da içeren insanın doğuştan gelen “doğal haklarını” beyan etmek üzere George Mason tarafından hazırlanan bir belgedir. Belgede John Locke ’un doktrinini ve Montesquieu’nün güçler ayrılığı ilkelerinin etkileri vardır. Bu belgenin anayasacılık için önemli olmasının başlıca nedeni Fransız Devrimi’nin “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni etkilemesidir.

 Amerikan anayasası, yazılı anayasaların ilk modern örneğidir. Bu anayasa, Amerika Birleşik Devletleri’nin en üstün hukuk kaynağıdır ve Amerika Birleşik Devletleri teşkilatının iskeletini oluşturur. Amerikan anayasasını oluşması için kurulan Anayasa Konvansiyonu’ndaki delegeler, çoğunluk kuralına inanıyorlardır ancak çoğunluğun herhangi bir adaletsizliğine karşı azınlığı da korumak istiyorlardı. Bu nedenle yönetim yetkilerini ayırıp her yönetim yetkisi arasında bir denge kurmuşlardır. Böylece iktidara bir limit getirmişlerdir. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’ndeki anayasacılık federal, eyalet ve yerel yönetimlerin yetkilerini Amerikan anayasası ile sınırlarken vatandaşların medeni ve siyasi haklarının ihlal edilmemesi gereken temel bir değer haline gelmiştir.

26 Ağustos 1789’da, Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi ilan edilmiştir. Aslında Amerikan İnsan Hakları Bildirgesi’nin benzeridir ancak aralarında doğal olarak farklar da bulunmaktadır. Bu bildirgede modern anayasacılığın temellerini çok rahatlıkla görebilmekteyiz. Fransız Devrimi sırasında ilan edilen bu bildirgenin içeriğine gelirsek bildirgede halkın temsilcileri, insan hakları, evrensel ilkelere ve halkın egemenliğini içermektedir. Anayasacılığın getirdiği iktidarın gücünün kısıtlanmasını bu bildirgenin üçüncü ve altıncı maddelerinde görebiliriz. Maddeler şu şekildedir:

·         Madde 3: “Egemenlik ilkesi esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş veya hiçbir birey açıkça ulustan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz."

·         Madde 6: “Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların gerek bireysel olarak, gerekse temsilcileri aracılığı ile yasanın oluşturulmasına katılma hakları vardır. (…)”

Anayasacılık insan haklarına önem veren ve onu hukuksal yolla koruyan bir akımdır. Bu nedenle anayasacılığın evrensel ve modern örneği olarak da İnsan Hakları Bildirgesi’ne bakabiliriz. İnsan Hakları Bildirgesi, hiç kimsenin keyfi veya sebepsiz tutuklanamaması, herkesin yasalar önünde eşit olması, herkesin özgürce yaşama hakkı ve benzeri birçok hak insanların evrensel haklarını korurken devletlere ve iktidar sahiplerine de belli limitler koymaktadır.

Sonuç olarak, anayasacılık devletin belli bir düzen içinde hareket etmesini sağlayan, iktidar sahiplerinin gücünü limitleyen, insanların doğal haklarını almasını ve korumasını sağlayan ve yüzyıllık bir gelişim süreci olan bir akımdır.

 




Kaynakça

 

1.       Yayla, Atilla , “Anayasacılık, Anayasal Demokrasi ve İdeolojiler”, Liberal Düşünce, 66 (Bahar 2012), 13-22.

 

2.       Çilingir, Lokma, “Locke ‘un Toplum Sözleşmesi Kuramı”, Temaşa Felsefe Dergisi, 11(2019),31-43.

 

 

3.       Sullivan, Nate, “What is Constitutionalism? – Definiton, History & Concept”,  Study.com, https://study.com/academy/lesson/what-is-constitutionalism-definition-history-concept.html.  

 

4.       McLean, John. 2021. “History of Western Civilization II.” The Enlightenment | History of Western Civilization II. Erişim 3 Ocak. https://courses.lumenlearning.com/suny-hccc-worldhistory2/chapter/the-enlightenment/.

 

5.       “Toplumsal Sözleşme.” 2020. Wikipedia. Wikimedia Foundation. 6 Aralık. https://tr.wikipedia.org/wiki/Toplumsal_s%C3%B6zle%C5%9Fme.

 

6.       “Virginia Haklar Beyannamesi.” 2020. Wikipedia. Wikimedia Foundation. 6 Aralık. https://tr.wikipedia.org/wiki/Virginia_Haklar_Beyannamesi.

 

7.       “Amerika Birleşik Devletleri Anayasası.” 2020. Wikipedia. Wikimedia Foundation. 10 Ekim. https://tr.wikipedia.org/wiki/Amerika_Birle%C5%9Fik_Devletleri_Anayasas%C4%B1.

 

8.       “Constitutionalism in the United States.” 2020. Wikipedia. Wikimedia Foundation. 23 Ekim. https://en.wikipedia.org/wiki/Constitutionalism_in_the_United_States.

 

9.       “İnsan Ve Yurttaş Hakları Bildirisi (1789) - Marquis De Lafayette.” 2021. Batıya Yön Veren Metinler. Erişim 3 Ocak. http://dusuncetarihi.kapadokya.edu.tr/makale/insan-ve-yurttas-haklari-bildirisi-1789.html.

 

10.   Peltason, Jack Walker. 2004. “Amerika Hakkında: Amerika Birleşik Devletleri Anayasası Açıklamalı.” ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Bilgi Programları Bürosu.

 

11.   “Home.” 2021. İnsan Hakları Derneği. Erişim 3 Ocak. https://www.ihd.org.tr/insan-haklari-evrensel-beyannames/.



[1] Atilla Yayla, “Anayasacılık, Anayasal Demokrasi ve İdeolojiler”, Liberal Düşünce, 66 (Bahar 2012), 13.

[2] Yayla, “Anayasacılık, Anayasal Demokrasi ve İdeolojiler”, 13.

[3] Lokman Çilingir, “Locke’un Toplum Sözleşmesi Kuramı”, Temaşa Felsefe Dergisi, 11(2019),40.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hürriyete Doğru (Orhan Veli Kanık) Şiirinin Eleştirisi

Gözle görülür bir biçimde serbest ölçüyle yazılan ve belirgin bir kafiye dizisi (sadece bazı dizeler arasında kafiye bulunmaktadır.) olmayan bu şiirde belli başlı imgelere rastlamak mümkündür. Ancak imgelerden bahsetmeden önce şiirde büyük ihtimalle ana amacı okuyucunun dikkatini çekmek ve şiirde bir ses yükselişi yaşamak için “ Heeeey! / Ne duruyorsun be, ...” şeklinde  haykırış ifadeleri kullanılmıştır.  Şiirdeki imgelere odaklanırsak asıl imgenin hürriyet olduğunu görürsünüz. Günlük yaşamda da hürriyet kavramı her birey için farklı bir manaya sahiptir. Orhan Veli, kendine göre olan hürriyeti deniz üzerinden anlatmıştır. Ancak buradaki deniz kavramı bildiğimiz su anlamında değil içinde suyun içinde barındırdıkları anlamındadır. Çünkü şiirdeki “Görmüyor musun, her yanda hürriyet; / Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; / Git gidebildiğin yere.” dizelerinden de anlaşılacağı gibi Orhan Veli için hürriyet demek deniz gibi başı sonu belli olmayan bir diyarda istediğin ...

İstanbul'u Dinliyorum (Orhan Veli Kanık) Şiirinin Eleştirisi

  İstanbul için yazılmış olan ve herkesin hayatında illa ki bir kere duyduğu bu şiir, yalın bir Türkçeyle yazılmıştır. Dörtlük ve bentler halinde yazılan şiirde her dörtlük ve bendin başında ve sonunda “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;” dizesi vardır. Bu tekrar bana Orhan Veli’nin şiiri için ilham kaynağının içindeki İstanbul sevgisi ve bu sevgiyi dinlemesi olduğunu hissettiriyor. Ayrıca bu tekrar anlatımı da bana göre güçlendirmektedir. Bazı dizeler arasında kafiye olmasında rağmen tüm şiiri etkileyen bir kafiyeden söze edemeyiz. Şiirde anlatımı etkisini artıran diğer bir unsur ise hislerdir. Burada hisleri sadece duygular olarak değil beş duyu organımızla hissetiklerimiz olarak da kabul etmeliyiz. Bu his durumuna örnek olan bazı dizeler şunlardır: “Önce hafiften bir rüzgar esiyor/ Serin serin Kapalı Çarşı;/.../Dinmiş lodosların uğultusu içinde” . Şiirdeki anlatımı güçlendiren diğer bir unsurlarda çatışmalardır. Şiirde zıt anlam veya duyguyu veren kelimeler beraber kullanı...

Bir Saatlik Öykü'nün Bir Sayfalık Analizi

Bir saatlik öykü, Kate Chopin’in kısa öyküsüdür. Öykünün ana karakteri olan Bayan Mallard kalp hastasıdır. Bir gün bir demiryolu faciası olur ve Bayan Mallard’ın eşi Brently Mallard’da o trendedir. Bay Mallard’ın arkadaşı Richards bu faciayı ve Bay Mallard’ın kayıp olduğu haberini alır. Bu haberden net olmak için haberi teyit eder ve teyidi alır almaz Bayan Mallard’a belirtmek için Mallardların evine gider. Bayan Mallard kalp hastası olduğu için ölüm haberini yavaşça kardeşi Josephine söyler. Bayan Mallard haberi duyunca yıkılır ve odasında bulunan bir koltuğa oturur. Dışarıyı izler. Ona bir şeyin yaklaştığını bilir ama yaklaşanı adlandıramaz. Başta içinde bir korkuyla karışık heyecan olsa da yavaş yavaş mutlu olmaya başlar. Ağzından “Artık ruhen ve bedenen özgürüm!” cümlesi dökülür. Artık bir erkeğe bağlı değildir ve sadece kendisi için yaşayacağını düşünmektedir. Ancak bu mutluluk uzun sürmez. Bayan Mallard ölür. Tam ölürken de aslında ölmüş olarak bilinen Bay Mallard, aslında halen ...